top of page

Yaşamanın Dayanılmaz Hafifliği

Güncelleme tarihi: 18 Nis 2024

Yaşadım diyebilmek için ne yapmalı diye sordum kendime ve ötekilere. 


Neler çıktı neler. 


Hayret ettim ötekilerden gelen her katkıya. En çok da her katkıda, ters köşe olmam şaşırtıcıydı. 


Kalbimden geçenlere de, en az ötekilerden gelenler kadar hayret ettiğim bir blog yazısı oldu.


Hem güzel hem de cevaplanması zor bir soru haline geldi yaşama dair düşünmek. 


Yaşamak, düşlere dalmaktır

Yaşama Tutunmak 


Yaşamanın dayanılmaz hafifliği; yaşabilmenin uzak olmadığı, yaşayamayanları anarak ve daha iyi nasıl yaşanabileceğini göstererek yazılan bir blog yazısı.


Kimi ‘şımarıklık yapma, her şeyin var’ der, kimi gününü nasıl geçireceğinin sıkışıklığını yaşar, kimi halinden şikayetçidir, kimi ise yaşamı kaçırmamak için hep anda olmaya çalışır. Belki de hiç anda olamayarak. 


Viktor Frankl’ın, İnsanın Anlam Arayışı kitabını okuyunca, yazdıklarına inanamayıp tekrar tekrar okumuştum. Bir şeyler tanıdık geliyordu elbette ama bu kadarı fantezi olabilir mi diye bi düşünmedim değil. Tanıdık gelen ise insanın yaşamının en çaresiz anında bile bir çıkış yolu bulabileceğiydi.


Ben gördüm, duydum, en önemlisi de şahitlik ettim. 


Yıl 2023, yer Hatay ve ben ömrümün hem en sert hem de en şefkatli karşılaşmalarını orada yaşadım. 


İnsanın Anlam Arayışı kitabından çok daha fazlası vardı bu coğrafyada..


Bir insanın alışık olmadığı bir düzlemin tamamen dışında taş üstüne taş koymayı da, elleriyle çiçekler açmayı da, önüne koyduğu son lokmasını da gördüm.


İnsanın, evrende hem küçük hem de kocaman bir varlık olduğunu gördüm. 


Yaşamak üzerine düşünürken:


En çok da verdiğiniz bir çiçeğin, bahçeye dönüştüğünü gördüm. ‘Kıymet bilmektir’ dedim yaşamak. 


Sonra bir kadının, çadırının önünü bostana çevirdiğini gördüm, o zaman da ‘kadın elinden yeşermektir’ dedim yaşamak. 


Sonra ise; bir el arabasında, sattığı malzemeleri tozlu yollarda eve götüren kadının kederini gördüm, kederin sebebi başkaydı. Bir kayıptı o sebep. Kaybı konuşamadan vedalaşmamıza ağlaştık. O anda ‘kayıp ve vedalaşmaktır’ dedim yaşamak. 


Biliyorum; her tanımlamam yeni bir tanımlama doğurdu, yaşamak belki de tanımladığında bitendir, asıl mesele tanımsızlık halidir. Yolda olmaktır yani.

Yani; yaşama tutunmak, yaşamanın öteki yüzünü de görebilmekti.


Yaşamak yeşermektir

Yaşamanın Öteki Yüzü


Ya yaşanamayanlar?


Bunu düşündük mü? 


Yaşamı bitmiş birinin ardından, ‘yaşamadı’ demenin acısı ne kadar yoğun içimde. 


O yaşamadı demek, halbuki benim penceremden yaşamadı. Ya kendi penceresinden heybesine kattıklarını göz ardı ediyorsam? 


Evet evet hem gerçek hem de benim fantezim bu. 


Gerçek olan, milyonlarca kadının yaşamadan bu dünyadan gitmesiydi. Benim fantezim ise o yaşamadı dememdi. 


Hayır! 


Hep ötekiler için yaşadı ve yaşamda en güzel beyaz yazmasıyla emek vermek ona yakışırdı. 


Ben biliyor muyum ki o yazmanın neler gördüğünü de, küstahça ‘yaşamadı’ diyebiliyorum.


O yaşadı, hem de en şefkatlisinden ve hakikatinden. Şefkat ve hakikatte en çok o beyaz yazmaya yakışırdı zaten.  


Kadın olmanın öteki yüzü için ‘Kadın Olmak’ isimli blog yazıma da göz atabilirsin.


Yaşamak, yolda okumaktır

Yaşadım Diyebilmek


Hazır mısın?


Yaşadım diyememek korkutuyor beni, yaşamak için yapılabileceklerin listesi oldukça kabarık çünkü. 


Ruhumu besleyen gezginliği son nefesime kadar yapabilmek. 


Şehirlerin, ülkelerin kokusunu içime çekebilmiş olmak.


Farklı dil ile kültürleri öğrenmek ve anlamak.. 


Çokça dans edip her anımı müzikle geçirmek. 


Ve tabi ki sevdiğim işi yapmak; yüzlerce, binlerce insana ulaşıp bir şeyler üretmiş olmak “yaşamış olmaktır” benim için.


Ben ise bir Natasha Bedingfield'in Unwritten şarkısıyla ifade edebilirim. 


En güzel anılar henüz yazılmadı, yaşanmadı mı diyorsun yani? 

Belki de ama en en en güzelleri, dolu dolu yaşamaya devam ettikçe gelmeye devam edecek diyorum. 


Ben ise diyorum ki ‘heybemde çok anı olmalı.’ Şöyle yıllar geçtikçe anlat anlat bitiremediğim türden anılar. 


Yaşam deyince, Nazım Hikmet diyeceğiz akışın bir durağında. Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacakmışız. Birde diyor ki, bütün işimiz gücümüz yaşamak olacakmış.


Birimiz de çıkıp demez mi son söz benim!


Halbuki son sözün ona ait olduğunu bilmeden.


Estes dedi mesela; benliğimizi korumak için kaçmanın psişik bir manevra olduğunu iddia eder. 


Sonra ekler; daha güvenli bir alana kaçar, orada güçlerimizi toplar, parçalarımızı birleştirir ve benliğimize tehdit olan unsurların karşısına yeniden çıkarız. Yani giden, kendine daha güçlü dönmek için gider. 


Ekledi öteki; giden hiç kimse aynı kişi olarak dönmez sözü geldi aklıma. 


Son sözden sonra iç sesim devam etti ve diyor ki. 


Ben ise çok korktum, korkusuzca yaşadığımı düşünerek. Son karşılaşmamdan önce, korkularımı koluma takma ihtiyacım olduğunu gördüm. Yaşadım demek için, korkularımla kol kola yürümem söyleniyordu. 


Ötekiler konuşmadan önce de birkaç şey karalamıştım.


Her ne kadar gösterilmese de, kavuşunca mutluluk ile biten yeşilçam filmlerinin sonrası da var.


Orada, her ne kadar kavuşma sonrası ‘bakın evlenmek mutlulukla sonlanıyor’ mesajı verilse de ben filmi başka bir yerden okuyacağım.


Kavuşursak biter! Bitmek, ölüm demek. 


  • ‘Biliyorum, oldum ben, benden iyisi yok, ben de böyle biriyim’ demek; olabilecek keşifleri engeller.

Keşfedemezsek, saygı duymazsak, merak etmezsek, arzulamazsak, sormazsak, kuşku duymazsak sevemeyiz. 


  • ‘Sen ne hissediyorsun, ne düşünüyorsun, neler yapıyorsun?’ merakı olmadan olmaz.

Keşfedeceğiz, saygı duyacağız, merak edeceğiz, arzulayacağız, soracağız, şüphe duyacağız ki sevelim.


Neyi tanımlarsak, o biter. Oldum dediğimiz yerden, kırılır ve yok oluruz.


‘Ya öyle değilse?’ ihtimalleri olmadan biz de olamayız. 


Bu benim malım, işim, eşim, arkadaşım dediğimizde ‘ya öyle değilse’ ihtimali azalır ya da biter.


Kendimizle, sevdiklerimizle, dünyayla; flört etmeye devam etmemiz lazım.


Flörtte; merak, kuşku, arzu, yolda olmak vardır. Flört varsa, sevgi ve saygı vardır. Bu üçü, birbirini tamamlar. 


Başka bir mecradaki ötekiler de; hep öğrenmeli, özüne iyi davranmalı ve her şeyiyle onu sarmalı, tekrar tekrar yaşamalı ve yaşıyorum diyebilmeli’ der.


Sen ‘Yaşadım Demek İçin Neler Yapıyorsun?’


Yaşamak Hakkında Sıkça Sorular Sorular


  • Yaşamak nedir?

Yaşamak nedir sorusu yaşamın temelini sorgulayan derin bir soru. 


Yaşamak, temel ihtiyaçlarımızın karşılanması ve nefes alabilmek ile sınırlı değil. 


Korka korka deneyimlere açık olmak, dünyayla ilişkilenmek ve dünyadan geçerken kimseye zarar vermeden keyif alarak ve keşfederek yaşamak. Dağılacağını bile bile planlar ve hedefler belirleyip hayaller kurmak. 


Yaşamak aceleye gelmeden, sürekli yarına koşmadan yaşanmalı.


  • Yaşamın anlamı nedir?

Yaşamdaki deneyimlerimiz, inançlarımız, değerlerimiz, karşılaşmalarımız her birimiz için yaşamın anlamını farklılaştırmaktadır. 


İç ve dış dünyamızın arasında; fark ne kadar azalırsa, biz o kadar anlamlı bir yaşam süreriz gibime geliyor. 


Yoksa gerçek yaşamın anlamı uçlarda mıdır?


  • Mutlu bir yaşam sürmek için ne yapmalı?

Mutlu bir yaşam, yalnızlığınla kalabilme haline katlanabilmektir.


Mutlu bir yaşam sürmek için huzurlu olmak geliyor aklıma. 


İyi ya da kötü değiliz, birlikte keyifli çaylar içilen insanlarla varız. Mutlu bir yaşam, birbirimizi anlamak için çaba sarf ettiğimiz bir toplulukta varlığımızı sürdürme halidir.


  • Yaşam stresiyle nasıl baş edilir?

Yaşam stresiyle baş edilmez, yaşam stresiyle ne yapılacağına bakılabilir. 


Bu stres; iç dünyamda nereye tekabül ediyor, ben bununla ne yapacağım, kontrolümde olan bir stres mi diye sorabilirsin kendine.


Biraz strese ihtiyacımız var. Bu stres fazla ise eğer, onunla ne yapacağımıza bakabiliriz. 


Kontrolümüz dışında olan stresi topluluk ile bir arada ele alabiliriz. Bu kadar büyük bir stres, tek başına bakabileceğim bir stres olmayabilir.


Stres ile yaşayabilmenin kolaylaşmasının; bir yolu kendini geliştirmek, bir yanı sosyal destek iken, bir yanı da profesyonel destek almaktır.  


Öteki Terapi isimli web sitemden diğer blogları okuyabilir, ihtiyacının olduğunu hisseder ve hazır olursan 15 dakikalık ücretsiz öngörüşme randevunu alabilirsin.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Sevgisizlik Üzerine

Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam kitabında ‘galiba babam sevgisizlik borcunu bana parayla ödüyordu’ diyor. Kızılcık Şerbet’i dizisinde de...

 
 
 

Comentários


Ekran Resmi 2025-01-28 15.50_edited.png
bottom of page