Öteki Bağlamında 'Öteki'ye Dair'
- Ayşenur Seven Değirmenci
- 25 Tem 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Nis 2024
Bir süre önce arkadaşım harika bir girişimde bulunarak Öteki’ye Dair platformunu oluşturdu. Onu tanıdığım günden beri hep öteki için mücadele etmiş ruhu adına ne güzel bir seslenişti bu. Benden de ötekiye dair bir yazı yazmamı rica etti. Yazdım, sildim. Yazdım, sildim. Yazdım, sildim…

Denize açılan bahçemin en keyifli köşesine masamı taşıyıp, hala yapmayı beceremediğim ama içmeyi sevdiğim kahvemi yudumlarken etrafıma bakıp üzerine bir iki kelam edebileceğim ötekiyi aradım.
Önce bahçemin en bakımsız köşesinde yabani otlar arasında kendine has tavrıyla yeşerivermiş papatyalarım üzerine yazmak istedim, farklı olmanın, çoğunluğa ait olamamanın hem yıpranmışlığı hemde haklı gururu güzel bir öteki hikayesi verebilirdi bana. Vazgeçtim.
Aklıma birkaç gün önce sahilde üç dört yaşlarında bir çocuğun küçük kovasına koyduğu yengeç geldi. Ait olmadığı yerde, sebepsizce, sıkışmış hisseden, yaşayan ama bu yaşamdan zerre keyif almayan, sırf yengeç olduğu için kovada bulunan belki denizanası olsaydı özgürce mavi sularda dolaşmaya devam edebilecek olan yengeç. Hak etmiş miydi gerçekten bir metreden kısa bir insan yavrusunun kırmızı kovasında hapsolup kalmayı?

Hasta olduğu için terk edilmiş bir tekir kedi miydi öteki?
Düşünceler zihnimin duvarlarını tırmalarken sırf babası ölmüş, annesi de başka biriyle kaçmış diye ihmal edilmiş sonrasında babaannesi ve dedesi tarafından korunmaya alınmış o yedi yaşındaki çocuk geldi aklıma. Diğer “normal(?)” ailelerin, çocuklarını o çocuktan uzak durmaları için köşeye çekip uyarmaları kulaklarımda yankılandı. Hayatın ona sunduklarına karşı o da hayata hırçınlığını ve öfkesini layık görmüştü. Yaşamım boyunca tanıdığım en yaramaz çocuktu. Düz duvara tırmanır, komşuların ayakkabılarını çalıp bahçeye gömer, ona karışan diğer çocukları acımasızca döver, birine kafayı taktı mı anasından emdiği sütü burnundan getirirdi. Tahmin edersiniz, bizim aramız iyiydi. O küçük çocuk muydu öteki?
Geçenlerde onu gördüm. Büyümüştü. Yanında masmavi gözleriyle bir Sibirya kurdu vardı. Köpeğin hali perişandı. “Nedir bu köpeğin hali?” Dedim, “Sahilde buldum onu kimsesizdi, ben bakıcam, büyütücem, yanımdan hiç ayırmayacağım” dedi. “İyi de sen çok küçüksün, bir köpeğe bakmak kolay iş değil, ayrıca belki sahibi vardır kaybetmiştir köpeğini.” dedim, “Abla sahibi olsa böyle perişan halde olmazdı ayrıca sevgi verip büyütmenin yaşı mı olur?” Dedi. Sahibi olsa böyle perişan halde olmazdı deyişindeki ses tonunu ömrümce unutmayacağıma yemin ettim. Köpek, ben ve çocuk beraber bir süre daha yürümeye devam ettik, marketin önünde durduk, köpeği için su alıp avucuyla içirdi. Ben de onun için en sevdiği gofretten aldım (kendime de almayı unutmadım) gofretlerimizi yerken hiç konuşmadık, az ötede beni bekleyen kardeşimin yanına gittim. Çocukla ve köpekle vedalaştık. Uzun yolda yavaşça kayboldular. Kimdi öteki? Sibirya kurdu olmasına rağmen 35 derece sıcakta kumsalda perişan halde dolaşan köpek mi? Hayatın aldıklarının intikamını hayattan almaya
çalışırken hiç anlaşılmamış, aslında köpeğin yaralarını değil kendi çocukluğunu iyileştirmeye çalışan yaramaz çocuk mu?
Güneş batmaya başladı. Kızıllığı denize vururken, yosun kokusu ve aklımdaki tüm ötekiler, kuşların sesleriyle birbirine karıştı.

Öteki bendim.
Çocukluğum yabani otlar içinde açmış papatyalarımdı. İnançları, düşünceleri, davranışları farklı bir Ayşenur, ilk çocukluğunda fark edilmişti: Farklı olmak zordu ama çok güzeldi. Papatyaların içindeki yabani ot belki daha uygundu benim tanımıma (kendimi hep öyle hissetmiştim) ama ne olursa olsun his aynıydı işte.
Ergenliğim bir kovanın içine hapsolmuş yengeç. Kendimi bulunduğum kültüre, geleneklere, toplum kurallarına hiç ait hissetmedim. Özgür olduğumu sandığım her an “Başkası ne der?” hapishanesinde buldum kendimi. Epey sancılı bir varoluş savaşıydı…
Yetişkinliğimin başlarında hasta olduğu için terk edilmiş bir tekir kedi. Ruhsal yaralarımla mücadele ederken bu uğurda çok kişi kaybettiğimi sanmıştım. Şimdilerde olsa bu gidişlere kayıp demezdim. Bazı dönemeçler hayatımızdan insan ayıklayabilmemiz için sert oluyormuş. Bunu saçlarımda erken beyazlar çıktığı yaşıma kadar pek fark edemedim.
Ve bazı zamanlar köpeğini değil kendi yaralarını iyileştirmeye çalışan o çocuk. Geçmişin telafilerini bugüne çiçekler ekerek yaptım. Hala kurumuş ve yaşamayacağını bildiğim bitkilerimi atamıyorum ve suluyorum.
Demem o ki, öteki biziz. Benim, sensin, onlar. Bazen başkasının baktığı yerden biz, bazen bizden olmayan her şey. Varoluşumuzun temeli öteki. Bizler ötekinin gözünden kendimizi görme, öteki olabilmeye tahammül edebilme ve öteki olmanın hakkını verebilmeden ibaretiz.
Comments